Bugün dünyaca ünlü mimar Antoni Gaudi’nin yaş günü. Bu amaçla sizlere Antoni Gaudi kimdir, mimari tarzı nedir, kendisi hakkında genişçe bilgiler derledik.
Antoni Gaudi (İ Cornet), (Katalanca), İspanyolca antonio gaudi y cornet (Doğum Tarihi 25 Haziran 1852, Reus – Ölüm Tarihi 10 Haziran 1926, Barselona, İspanya), özgür biçimlerin, çarpıcı renk ve dokuların ve organik bütünlüğün belirlediği kendine özgü üslubuyla tanınan Katalan mimardır. Hemen bütün yapılarını Barselona kentiyle çevresinde gerçekleştirmiştir. Meslek yaşamının çoğunu Sagrada Familia (Kutsal Aile) Kilisesi’nin yapımıyla uğraşarak geçirmiştir.
Antoni Gaudi Hayatı: Orta halli bir bakırcının oğluydu. Hiç evlenmedi, babası ve bir yeğeniyle birlikte oturdu. Genç yaşlarda mimarlığa ilgi duyarak 1860′ların sonunda, o günlerde hem İspanya’nın en modern kenti, hem de Katalonya’nın siyasal ve kültürel merkezi olan Barselona’ya gitti. Askerlik ve araya giren başka bazı olaylar nedeniyle eğitimini ancak sekiz yılda tamamlayarak 1878′de Mimarlık Yüksekokulu’ndan mezun oldu. Gaudi önceleri, okul projelerinde de belirgin biçimde görüldüğü gibi, çok süslü Victoria dönemi üslubuna yönelmişti. Ama kısa süre sonra yeni bir tasarım anlayışı geliştirdi. Yüzlerini, süslü tuğla ya da taş düzenlemeleriyle, canlı renklerdeki fayans parçalarıyla, çiçek ya da sürüngenlere benzeyen desenli metal işleriyle donattığı geometrik kütleleri,daha önce benzeri görülmemiş bir biçimde bir araya getiriyordu. Bu düzenlemeler, ayrıntılarda olmasa da, genel havasıyla İslam ve Hıristiyan tasarım anlayışlarının bir karışımı olan Mudejar üslubunu çağrıştırıyordu. 1883-85 arasında yaptığı Vicens Evi (Barselona) ve El Capricho Villası (Comillas, Santander), yaklaşık 1884-87 arasında gerçekleştirdiği Güell Malikânesi (Barselona) ve kontun resmî konutu olan Güell Sarayı (1886-89, Barselona) Gaudi’ nin bu doğrultudaki uygulamalarıdır. Gaudi bunların ardından gotik (Piskoposluk Sarayı, 1887-94, Astorga; Botine Evi, 1891-94, Leon) ve barok (Calvet Evi, 1898-1901, Barselona) gibi tarihsel üslupların olanaklarını denediyse de, 1902′den sonra geleneksel anlayışlardan kaçındı.
Bazı doğal ya da dinsel simgeler haricinde Gaudi’nin yapıları temelde, strüktürlerini ve malzemelerini açıkça yansıtmaktaydı. Barselona’daki Bell Esguard Villası (1900- 02) ve Güell Parkı’yla (1900-14) kentin güneyindeki Güell Şapeli’nde (1898-y. 1915) “dengelenmiş” (yani içeriden ya da dışarıdan hiçbir destek unsuru olmadan kendi başına ayakta duracak şekilde tasarlanmış) bir strüktür geliştirdi. Gaudi’nin ifadesiyle “ağaç gibi kendi başına ayakta duran” bu sistemin başlıca unsurları, eğik gelen yükleri aktarmak için kullanılan ayak ve sütunlarla ince kiremit levhalardan oluşturulmuş hafif tonozlardı. Güell Şapeli’nin kubbesi bu ilke doğrultusunda, eğik sütunlara oturtulmuştur. Gene benzer öğelerin kullanıldığı Güell Parkı’nın bir özelliği de seyir teraslarının, oturma yerlerinin ve korkuluklarının çeşitli fayans ve seramik parçalarıyla kaplanmış olmasıdır. Gaudı bu dengeleme sistemini Barselona’da, çok katlı iki konut yapısında uyguladı. Bunlardan biri, dengeleme öğelerine özellikle dış cephesinde yer verdiği Batllö Apartmanı (Casa Batllö, 1904-06) yenilenmesi, öbürü de Mila Apartmanı’dır (Casa Milâ, 1906-10). Lapedrera (taş ocağı) diye de anılan Mila Apartmanı, büyük bir kaya kütlesinin içine oyularak oluşturulmuş gibidir. Yükler, taştan kolon ve kirişlerle taşınır, duvarların hiçbiri taşıyıcı değildir; bu nedenle de yapının plan düzeni oldukça serbesttir. Tümüyle eğriler ve dalgalı çizgilerin egemen olduğu her iki yapının da gerek kütleleri, gerek cepheleri, dağlarla denizin buluşma yeri olan Katalonya doğasına göndermeler yapar gibidir.
Alışılmamış, ama beğenilen bir mimar olan Gaudi, özellikle el sanatları alanında estetik bir yeniden canlanış niteliği taşıyan Renabcensa hareketinin önde gelen savunucularındandı. Aynı zamanda, Kastilyalıların ağırlıkta olduğu merkezî Madrid hükümetinin karşısında ateşli bir “Katalancılık” biçiminde yer alan siyasal uyanışla da birleşen Renabcensa hareketinin Barselona’daki dinsel simgesi ise, Gaudi’nin tasarımını 1882′de yaptığı, ama gerçekleştirilmesiyle bütün meslek yaşamı boyunca uğraştığı Sagrada Familia Kilisesi’ydi. Gaudı’nin daha 1883′te bu kiliseyi inşa etmekle görevlendirilmesine karşın, yapı onun ölümünden sonra tamamlanabildi. (Öldüğünde kilisenin ancak bir transepti ve dört kulesinden bir tanesi bitmişti.) Gaudi bu proje üzerinde çalışırken gittikçe daha çok dine bağlandı. 1910′dan sonra hemen hemen bütün başka işlerini bıraktı, hatta kendini şantiyeye hapsederek orada yaşamaya başladı. Yetmiş beş yaşında, kiliseye akşam duasına giderken, bir tramvayın çarpmasıyla yaralandı ve kurtarılamayarak öldü.
Antonio Gaudı’nin Güell Şapeli, 1898-y. 1915, Santa Coloma de Cervellö, İspanya
Antoni Gaudi, Sagrada Familia Kilisesi için yaptığı tasarım ve maketlerde sarmal biçimli ayaklar, hiperboloid tonozlar ile yan duvarlar ve hiperbolik paraboloid bir çatı gibi akla durgunluk veren öğelerle adeta karmaşık ve simgesel bir orman yaratmıştı. Bu yapıdaki bütünselliğe 1960′lar boyunca Gaudi’den esinlenen mimar ve mühendislerin dünyanın her yerinde yaptıkları ilginç betonarme kabukların hiçbiri ulaşamadı.
Gaudi’nin etkisi, gerçeküstücü ve soyut dışavurumcu ressam ve heykelcilerin besledikleri gözü kapalı hayranlık ve birkaç izleyicisinin onun dengelenmiş strüktür sistemini uygulaması dışında oldukça sınırlı kalmıştır. Mimarlıkta Uluslararası Üslup’un egemen olduğu 1920′lerde ve 30′larda bir kenara itilen Gaudi’nin mimarlığı, 1960′larla yeniden keşfedilmiştir. Onun her türlü tasarım sorununu çözerken ortaya koyduğu sınırsız ve tükenmeyen düş gücü, mimarlıkla ister doğrudan, ister dolaylı olarak ilgili olsun, bugün gene herkesin hayranlığını uyandırmaktadır.
Antoni Gaudi Değerlendirme: Gaudi’nin yapıtları, biçim, doku ve renk çeşitliliği ve bunların bir araya getirilişindeki özgür ve dışavurumcu tavırla dikkati çeker. Bir Gaudi yapısının karmaşık geometrisi, mimari strüktürü ile her zaman uyum halindedir. Bu da ona, doğanın yasalarıyla eksiksiz bir uyum içinde bulunan “doğal” bir nesne görünümü kazandırır. Böyle bütünsel bir birlik, Gaudi’nin yaşamında da görülür; onun özel yaşamıyla meslek yaşamı tek bir bütündür. Yapı sanatı konusundaki (daha sonra bir araya getirilen) yorumları, temelde yaşama sanatı konusunda söylenmiş özdeyişlerdir. O, mimarlığı çeşitli sanat dallarından oluşan bir bütün olarak görmüş, kendisini bütünüyle bu konuya adamıştır. Günümüze kalan çizimleri ve yapıtlarının rölöveleri Barselona’daki Mimarlık Yüksek Teknik Okulu’ndaki Gaudi Dostları (Amigos de Gaudı) Derneği’nde ve Sagrada Familia’daki atölyesinde bulunmaktadır. Güell Parkı’yla Sagrada Familia Kilisesi’nde de çalışmalarının sergilendiği birer küçük müze vardır.